Yazı dizisi
Her başlangıcın bir sonu olurmuş. Bu ikilem hep kaçınılmazdır. Başlar ve biter. Ama her bitiş de bir başlangıcın habercisi değil midir aslında?
Bilgisayar ile tanıştığım ilk günden, kariyerimdeki dönüm noktalarına, yaşadığım olayların, iç dünyamın dışa vuramadığı taraflarını ve yer yer sessiz haykırışlarımı dile getirmek için kaleme aldığım yazı dizisini sizlerle paylaşmak istiyorum.
İlk tohum
Bilgisayar ile tanıştığım 1986 kışının soğuk bir gününde ellerim cebimde, bir klasör koltuğumda, yaklaşık 3 km uzaklıkta şehir merkezinde bulunan bilgisyar kursuna doğru yürüyerek gidiyorum. Daha on yaşındayım. Bilgisayar kursu ? QBasic. Çok merak ediyorum. Heyecanlıyım.
Yeşil ekranda yazılan yazılar. 10, 20, 30 satır satır başlayan programlama...
Babam MSX marka A370 model bir bilgisayar almıştı. RGB kablo ile televizyona bağlamış ve ilk defa renkli olarak bir bilgisyarın açılmasına şahit olmuştum.
Bilgisayar açıldığında karşımıza çıkan menüde "The Painter" isimli resim yapma uygulaması vardı. Bu uygulamada kare ızgaralar üzerinde renk paketinden seçtiğimiz renklerle istesiğimiz resmi yapabiliyor, boyayabiliyorduk. Annemin kaneviçe işlerken model olarak aldığı resimler aklıma geldi. Bu karelerle aynı renkleri yaparsam resmi bilgisyara aktarabilirdim.
Yaptım ve oldu... Tamam dedim şimdi bunu QBasic ile de yapabilirim. Bulduğum bir resmi karbon kağıdı vasıtası ile milimetrik kağıdın üzerine çizdim ve renklendirdim. X ve Y koordinatlarını kullanarak milimetrik kağıtta olan resmi artık bilgisayarda görebiliyordum.
Üç ay sonra dokuz yaşındaki kardeşimle beraber notalarını bulduğumuz, bazı melodileri bilgisayrda programlayarak çalabilecek düzeyde kodlama yapabiliyoruz. İlk duyduğumuz sesle beraber daha başka neler yapabilirimizin tatlı telaşesi. Herşeyi yapabilir miyiz?
Bilgisayarın kartuşuna takdığımız bir de araba oyunu vardı. Kardeşimle birlikte hem bu araba oyununu oynayabilmek hem de QBasic ile resim çizip müzik yapmak için o sene yaz tatiline gitmemiş kardeşimle beraber evde kalmıştık.
Yorumlar
Yorum Gönder